DGS ÖNCESİ ÖZGÜVENİMİZ NASIL ARTAR ?
SINAV KAYGISI, STRES, HEYECAN …
Sınav kaygısı, stres, heyecan, gerginlik… Bu aralar DGS’ye hazırlanan neredeyse herkesin en çok kullandığı kelimeler bunlar. Bu kelimelerin bizde uyandırdığı hisleri ele alırsak karşımıza çıkan şey en kötü senaryonun bin bir farklı hali ve aşırı derecede olumsuz düşünceler. Otobüste, metroda, tramvayda, okulda, iş yerinde, sınıfta kısaca 1 dakikalık bile boşluğumuzun olduğu her anımızda.
Bu yıl sınava katılacak herhangi bir DGS adayını düşünelim. Uzun uğraşlar sonucu hazırlıklarını tamamlama noktasına getirmiş, soru çözmüş, tekrar yapmış, deneme yapmış, çözemediği soruları çözdürmüş… Kısaca bu sınavda başarılı olmak ve geleceğini çok daha parlak bir hale çevirmek için emek vermiş, çaba sarf etmiş, çok uğraşmış. Tüm bu uğraşların sonuna doğru ilerlerken ya da bu günleri adım olarak kabul edersek sınava doğru son adımlarını atarken heyecanlanması, stres olması ve biraz da gerilmesi çok doğal. Hatta stres veya heyecan olmaması anormal olarak bile kabul edilebilir. Çünkü yatırımlarımız karşılığında bir beklentimiz var. Çok çalıştık, çok uğraştık ve bunun sonucunu istiyoruz hatta bizi mutlu edecek bir sonuç istiyoruz. Unutulmamalıdır ki beklenti varsa heyecan da var, beklenti varsa stres de var, gerginlik de var. Sınava yönelik bütün emekleri bir kenara koyalım sadece DGS adayının geçmişi ve kazanması durumunda elde edeceği geleceği kıyaslamamız bile heyecanlanmak için yeterlidir.
Kabul etmeliyiz ki ne yaparsak yapalım doğal bir süreçte DGS adaylarının her biri mutlaka stres yapacak veya heyecanlanacaktır. Önemli olan bu stresi belli bir seviyede tutmak ve heyecanımıza yenik düşmemektir.
Deneme sınavlarımızın her birini ciddiye almak, basit bir iş gibi düşünmeden gerçek sınavla eşdeğer tutmak. Sadece matematik sorularına bakıp denemeyi bitirmek, deneme esnasında telefonumuza bakmak, denemeye ara vermek, deneme yaparken bir şeyler yemek vb. davranışlar gerçek sınav için hiçbir şekilde prova anlamı taşımayacaktır.
Sorularla inatlaşmayarak süreye yenik düşmemektir. Unutulmamalıdır ki sınav esnasında süre bizim nöbetçimiz ve en büyük düşmanımız. Süreyi unutursak sınav boyunca bizi sıkıştıracak, sürekli strese sokacak ve bildiğimiz veya yapabileceğimiz sorulara bile engel olacaktır. Bu senaryonun yerine süreyi kontrol altında tutar ve gözden kaçırmazsak sınavımıza hiçbir olumsuz etkisi olmayacaktır. Hatta soruları çözerken vaktimizin olduğunu bildiğimiz için çok daha rahat çözmemizi sağlayacaktır.
Bildiğimiz ve en güçlü olduğumuz bölümden ve konudan başlamaktır. Güçlü tarafımızdan başlamak stresi azaltacak, gerginliği üstümüzden atmamızı sağlayacaktır. Tam tersi durumda arka arkaya zor soruları çözmeye çalışmak sınav esnasında var olan stresimizi daha da arttıracaktır.
Özgüvenimizin artması aynı zamanda motivasyon ve inancımızı da bire bir etkiler. Bunun sonucunda ise sınava dair beklentilerimiz artar ve daha azimli olmamızı sağlar. Şunun özellikle altını çizmeliyiz ki stres, kaygı, telaş, heyecan ve gerginliklerimiz hep var olacak fakat bu düzenle ilerlersek en düşük seviyelerde yer alacaklardır. Bizim için olması gereken durum daha doğrusu istenilen ve beklenilen durum tam olarak budur. DGS hazırlığı yapan aday sınava doğru son adımlarını atarken stresi düşük, özgüveni yüksek, tam motivasyonlu ve azimli bir psikolojide olmalıdır.